2 Ocak 2017 Pazartesi

PANORAMA 1453

Müze, Topkapı semtinde eski İstanbul Otogarı’nın bulunduğu şimdiki Topkapı Kültür Parkı içerisinde yer alıyor ve tramvay önünden geçiyor.

Dünyada 30 tane panoramik müze bulunmaktadır. Yapımı 3 yılda tamamlanan, fethin 555. Yılı münasebetiyle 31 Ocak 2009’da açılan müze 147,5 Milyon TL’ye mal olmuş. Panoramik kısımda resmin yatayda 360 derece etrafımızı sarması ve kubbe biçimli gökyüzünün de üstümüzü örtmesi nedeniyle dünyanın ilk tam panoramik müzesi. Müzekart geçmiyor ancak fiyatlar uygun; biletler tam-5 TL, İndirimli-3 TL ve Turist 10 TL.

İdari kısma çıkan merdivenlerin yan duvarındaki Fatih Sultan Mehmet tuğrasına bayıldım. Renk ve ışık bakımından başarılı bir çalışma olmuş. Müzeyi oluşturan iki ana kısımdan birisi olan sergi alanına ulaşmak için merdivenle aşağı inerken yine duvardaki kabartmalar dikkatimi çekti.  Merdivenleri bitirdiğimde, duvarları resim ve yazılardan oluşan panolarla süslenmiş, güzel aydınlatılmış 2 kat koridordan oluşan sergi alanına ulaştım.

Panoları incelemeye tam başlayacaktım ki merakım beni asansörün yanında duran ve içecek otomatı sandığım makineye yöneltti. 2 TL karşılığında, bir adet 2 Euro Cent i üzerinde Panorama 1453 Müzesi’nin amblemi olan bir hatıra parasına çeviren bu alet ile kendimize hatıra parası basabiliyormuşuz.

Legal kalpazanlık da yaptıktan sonra panolara yöneldim. Yöneldim yönelmesine de yazıları okumak ve resimleri incelemek, fotoğraflayıp konuya hâkim olmak hiç kolay olmadı. Dinlemek isteyene sesli rehber, izlemek isteyene ekranlarda dönen belgesel var. Lakin konu ayrıntılı olduğundan sesli rehberle; oturacak yer olmadığından da belgesel ile tatmin olmayabilirsiniz. Çünkü panolar İstanbul’un tarihi ve isimleri ile başlayıp, Fatih’in vefatına kadar uzanan bir zaman tüneli gibi. Sergi orijinal minyatür,  gravür, resim, çizim, plan, fotoğraf ve modern çalışmalardan oluşuyor.

O zaman tarih derslerinden bildiklerimizi atlayıp, ayrıntıları paylaşayım:
Marmaray çalışması sırasında ulaşılan son bilgiye göre İstanbul’da yerleşim M.Ö. 7000’li yıllara uzanıyor. Bilinen şehirleşme M.Ö. 659’da Megara kolonisi olarak kurulmasıyla başlar. Şehre Megara Kumandanı Byzas’ın adı dolayısıyla BYZANTION denmiş. Sonrasında gelip geçen, yakıp yıkan, kuşatan, yerleşen, uzaktan seyreden herkes farklı isimler kullandığından liste çok uzun. Fatihin kuşatması sırasında Doğu Roma’nın verdiği isim Constantinapole, Türkler de Konstantiniyye diyor.
İstanbul farklı milletlerce 29 kez kuşatılmış.

Osmanlı’nın ilk İstanbul kuşatması 1391’de Yıldırım(1.) Bayezid tarafından yapıldı.
Fatih, 1444 Ağustos’ta babası 2. Murad’ın dinlenmeye çekilmesi nedeniyle 12 yaşında ilk kez tahta çıktı. 1446 Ağustos’ta tekrar tahtı babasına bıraktı. 1446 ‘da 14 yaşında iken Gülbahar Hatun’la evlendi ve 1448’de oğlu Bayezid(2.) doğdu.

İstanbul’un alınmasını gerekli kılan bir sürü maddenin dışında Hz. Muhammed (S.A.V)’nin hadisinin önemi büyük: “Kostantiniyye elbette fethedilecektir. O’nu fetheden kumandan, ne güzel kumandan; O’nu fetheden asker ne güzel askerdir!” . Hz. Muhammed (S.A.V) fethin askerlerini kutlu-mutlu asker anlamında Ni’me’l-Ceyş olarak adlandırmıştır.

19 yaşındaki genç padişahın İstanbul’u almayı kafaya koyduğunun ilk işareti olan Rumeli (Boğazkesen)Hisarı sadece 139 günde tamamlandı. Boğazı kontrol etmek ve Bizans’a gelecek yardımları önlemek amacıyla yapılan hisar Yıldırım Bayezid’in yaptırdığı Anadolu (Güzelce) Hisarı’nın tam karşısında yani boğazın en dar yerindedir. Hisarın yapımında destek olan Çandarlı Halil, Zağanos ve Saruca Paşaların isimleri hisardaki 3 büyük kuleye verildi.
Bizans’ın en büyük savunma silahları surları, Rum ateşi ve Haliç’e gerdikleri zincirdi.
İstanbul Surları, İstanbul’un çevresinde bulunan, 5. Yüzyıldan başlayarak inşa edilmiş, iç içe birkaç sıradan oluşan ve çok güçlü duvarlardır. 9 km Marmara kıyısında, 5,5 km Haliç kıyısında ve 7,5 km de karada olmak üzere tarihi yarımadayı çeviren toplam 22 km sur vardır. Kaynaklara göre 300 burç ve 50 kapısı varmış, tabi bir kısmı artık yok.

Surlar için Macar asıllı top döküm ustası Urban ve saz arkadaşları ŞAHİ isimli devasa toplar yapmış. 1453 Şubat’ında Edirne’den yola çıkan topların en büyüğü Topkapı önüne yerleştirilmiş. Bu toplardan günümüze 6 tanesi ulaşmış: 2 tane  Rumelihisarı’nda, 2 tane Harbiye Askeri Müzesi’nde, 1 tane Eyüp Meydanı’nda ve 1 tane de İngiltere Tower of London Muesum’daymış.
Nisan’ın 21’ini 22’sine bağlayan gece 67 parça donanma karadan, yağlı kalaslarla yapılan kızaklarla Haliç’e indirilmiş ve savaşın seyri değişmiş.

Constantinapole şehri fetihten önceki en büyük yıkımı 1204’te Kudüs’ü Müslümanlardan geri almaya giden Haçlı ordusunun yağmasıyla yaşamış. Şehri yakıp yıkanların Sultanahmet Meydanından götürdüğü dört bronz at heykeli bugün Venedik San Marco Bazilikası’nın terasındadır. Fatih’in kuşatması nedeniyle Bizans İmparatoru Vatikan’daki Papa’dan yardım istemiş. Papa da Ortodoks ve Katolik Kiliselerinin birleşmesini şart koşmuş. İmparator kabul etmiş ama halk Haçlılarla ilgili bu acı hatıraları nedeniyle “Latin külahı görmektense Türk sarığını yeğleriz” demiş.
Kuşatma 53 gün sürmüş ve 29 Mayıs 1453 öğlen civarı şehir düşmüş.
Avrupa İstanbul’un Türklerin eline geçmesini, Romalıların Kudüs’ü yakıp yıkması ve Hz İsa’nın çarmığa gerilmesi gibi bir felaket olarak değerlendirmiş, Ortaçağ bitip Yeniçağ başlamıştır.
Fatih’in fetihten sonra İstanbul halkına, gayrimüslimlere iyi muamele şekli ve bunu fermanlarla emretmesi bir nevi Pax Ottomana’nın çıkışı olmuş. Pax Ottomana: Kısaca “Osmanlı Barışı” manasına gelip Osmanlı’nın süper güç olduğu 15. ve 18. yüzyıllar arasında hâkim olduğu geniş coğrafyada tesis ettiği dünya barışını ifade eder.
Rivayete göre fetihten sonra Akşemseddin, sahabenin katıldığı ilk kuşatmada şehit olan Eyyub El Ensari (Eyüp Sultan)nin mezarını bulmuş ve buraya türbe yapılmış.(Bugünkü Eyüp)
Artık Türklerin olan İstanbul’a yapılan ilk yapı Fatih Külliyesi imiş. Ortodokslar için çok önemli olan On İki Havari Kilisesi artık çok harap olduğu için Patrik oradan taşınmış. Yerine de içinde İstanbul Üniversitesi’nin temeli sayılan Sahnı Seman Medresesi’nin bulunduğu Fatih Külliyesi Mimar Atik Sinan’a yaptırılmış.



Fatih 3 Mayıs 1481’de 49 yaşında sefere giderken ölmüş. İki oğluna “İstanbul’a erken ulaşan tahta oturacak” şeklinde haber salınmış. Oğullarından Cem Konya’da, Bayezid Amasya’da vali imiş. Tahtı Bayezid kapmış. Naaş 22 Mayıs’ta Fatih Camii’nin kıble tarafına defnedilmiş.


Pano koridorunun sonunda müzenin ikinci ana bölümü panoramik resme çıkılan döner merdivenler var. Burada yukarı çıktığınızda korkmayın, yaşadığınız şok herkeste olur ve geçicidir. Fonda son derece gaz verici Mehter Marşı ve top sesleri, ayağınızın altında keskin kılıçlar, yanı başınızda yayılan Rum Ateşi ve karşınızda hala direnen surlar ile kendinizi kuşatmanın tam ortasında bulursunuz. Tepenizdeki bulutlar o kadar gerçekçidir ki tavan açık zannedersiniz ama resmin nerede bitip de gökyüzünün başladığını göremezsiniz.

Bu aksiyondan merdivenlerle tekrar aynı koridora indiğimizde bu sefer panoramik kubbenin 1/10 ve 1/40 ölçekli maketleri ve müzenin özellikleri ve yapım ekibinin yer aldığı panonun önüne çıkıveriyoruz. Bunları da inceledikten sonra geldiğim koridorun bu kez diğer duvarındaki panoları takip ederek çıkışa yöneldim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder