21 Kasım 2016 Pazartesi

Boğaziçi'nden tarihe yolculuk; Sadberk Hanım Müzesi




İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında, Sarıyer sahilinde yer alan Sadberk Hanım Müzesi, iki tarihi binada hizmet veriyor. Bu binaların birine Vehbi Koç ile Sadberk Hanım'ın ortanca kızları olan, Sevgi Gönül'ün ismi verilmiş. Sanata ve eski eserlere düşkünlüğü ile tanınan Sevgi Gönül annesinin müze hayalinin gerçekleşmesinde de önemli rol oynamıştır. 2003 yılında aramızdan ayrılan Sevgi Gönül'ün isminin verildiği üç katlı binada M.Ö. 6000 yılından Bizans dönemine kadar Anadolu'da yaşamış uygarlıkların eserleri yer alıyor. Bu eserler arasında: Çivi yazılı tabletler, günlük hayatta kullanılan kap kacaklar, Friglerin buluşu çengelli iğneler, altın ve gümüş mücevherler ve daha bir çok tarihi eserler mevcut. Bu eserleri incelerken tarihi bir yolculuğa çıkmamak imkansız...


Bu görkemli müzenin diğer binası ise Azaryan Yalısı olarak adlandırılmıştır. İki kattan oluşan bu bölüm, Türk-İslam Bölümüdür. İpek Yolu'yla İstanbul'a getirilmiş Çin porselenleri, dünyaca ünlü iznik çinileri, Osmanlı kadınlarının giysileri ve eski geleneklerimizin canlandırıldığı sahneler bu bölümde yer alıyor. Müzeyi gezerken soluklanabileceğiniz aynı zamanda hediyelik eşyaların satıldığı alan da bu binada karşımıza çıkıyor. Bu alanın sonunda müzenin arka bahçesine açılan bir kapı yer alıyor.

İstanbul Boğazı'nın en güze yerlerinden birinde bulunan müzenin bahçesi de içindeki eserler kadar görülmeye değer. Taş yazıtların, çömleklerin, heykellerin yer aldığı bahçede çam ağaçları da tarih kokusuna kendi aromalarını katıyor.

Bu tarihi yolculuğa çıkmak isteyenler için, müze Çarşamba günleri hariç her gün 10.00-17.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Oldukça cüzi bir fiyatla müzeye giriş yapabilirsiniz. Son olarak boğazda bir bardak yorgunluk çayı içmeyi unutmayın...








17 Kasım 2016 Perşembe


İstanbul'un en kuzeyinde yer alan bu küçük balıkçı köyüne uğramadıysanız ömrünüze bir güzelliği daha katmak için elinizi çabuk tutun. Hele bir de 'Denizden babam çıksa yerim !' diyenlerdenseniz...


Bu şirin köye en cazip ulaşım yolu vapur. Eminönü, Kabataş, Beşiktaş hepsinden kalkıyor. Böylelikle İstanbul'a gelip boğaz turu yapmadım da dememiş oluyorsunuz. Beşiktaş'tan kalkan vapur Çırağan, Ortaköy, Bebek, Emirgan, Sarıyer derken Anadolu Kavağı'na varıveriyor. Zaten Boğaz'ın güzelliğinden zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyor bile insan. 

Peki ne var Anadolu Kavağında?

Bol bol balık lokantası sizi iskelenin hemen yanında karşılıyor. İster salaş bir dükkanda ister deniz kenarında bir lokantada tercih sizin. Ben İsmail amcanın salaş dükkanını tercih ettim. Hiç pişman da olduğum söylenemez sonuç olarak. :) 

Köyün çarşısında hediyelik eşya dükkanlarından başka gezilecek pek bir yer yok. Zaten bütün dükkanlara girseniz bile en fazla 10 dakikanızı alır çarşı turunu tamamlamanız.

Ve tabii ki Yoros kalesi..


 Doğu Roma döneminden kalma kaledir. İmparatorluk zayıf düştükten sonra Cenevizlilerin eline geçmiş ve uzun süre onların elinde kalmıştır; bu yüzden bir Ceneviz kalesi olduğu inancı doğmuştur. Kalenin kapladığı alan İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan çok daha büyüktür.

İstanbul'a en tepeden bakmak istiyorsanız mutlaka bu kaleye çıkmanızı öneririm. Yürüme mesafesi biraz çok olsa da kaleye vardığınızda soluklanıp, çayınızı içebileceğiniz kafeler mevcut. Üstelik inanılmaz bir manzara eşliğinde... 
Bu güzel yolculuğun sonunda hem İstanbul'un kalabalığından bir nebze kaçmış olacaksınız hem de kendinize güzel bir balık ziyafeti çekme fırsatı vermiş olacaksınız..